2011-09-27

Petchburi-Hua Hin-Prachuap Khiri Khan.


Bir kaç gün ile ilgili gelişmeleri sizlere aktarmanın zamanı geldi. Sırası ile konakladığımız üç kent benim için Tayland turundaki en akılda kalıcı kentler. Sanırım bur kentleri gezen birisi Bangkok’a hemen dönmek zorunda kalsa içinde bir sızı hissederdi. Bunlardan ilki yani Petchburi Bangkok’a 120km uzaklıkta, uzaktan bile görünen bir tepenin kenarında, ortasından bir nehir geçen ve denize kıyısı olmayan bir kent. Şehrin girişindeki tepe sanırım 150-200m yüksekliktedir ve üzerindeki çeşitli tapınaklara zemin oluşturur. Bu tepe ve çevresi şehirde biraz farklı bir görüntü oluşturan maymunlar için bir evdir. Burada yaşayan maymunlar ancak bir iki sokak kadar tepeden uzaklaşıp çevredeki dükkanlardan bir şeyler aşırmaya çalışabilirler.
Burada ufak, nehrin kenarında, koyu renk ahşaptan yapılmış ve lobisinde hep Latin müzikleri çalan bir Guest House da kaldık. Eski bir yapı olmasına rağmen çok sıcak bir görünümü vardı. Bir gün yolunuz düşerse mutlaka bu otelin lobisinde nehir manzaralı bir masada bira içmelisiniz.
İkinci kentimiz Hua Hin ise son derece turistik bir yer olmaya başlamış bir kent. Yeni pattaya denilebilir. Her yerde barlar, yabancılar için menüler, hamburgerler ayriş barlar ve tabi ki yabancılar için fiyatlar. Sanırım bana en fazla ilgi gösterilen kent burası oldu. Bir kaç kişi Elifin kız arkadaşım olup olmadığını sordular. Kardeşim olduğunu öğrenince de; fakat bir kız arkadaşımın olduğunu söyledim. Ancak bu sayede yoğun talebimden biraz olsun kurtulabildim. Burası bizim için bir dinlenme yeriydi. İki gece burada kaldık. Çamaşırlarımızı yıkadık ve yakınlarda ki bir bisikletçide eksiklerimizi tamamladık. Sanırım Türkiye’ye dönmeden önce burada ki bisiklet mağazalarına uğrayıp bisikletim ile ilgili bir kaç yedek parçayı alsam iyi olacak. Fren telleri için yedek ararken bir kaç mağaza gezince bazı şeyleri bulmanın hiç de kolay olmadığını anladım.
Burada kaldığımız yer Hilton’un bitişiği ve sadece 10tl -kişi başı tabi. Denizin üzerinde, ahşap kolonlar üzerine kurulmuş otel sanırım Tayland mimarisinde çok sık görülebilecek örneklerden. Özellikle okyanus kenarında ki yerleşimlerde denizdeki gel-git’i de avantaj olarak kullanıp kazıklar üzerinde evler inşa ediyorlar. Denizin çekildiği zamanlar da temellerin oturtulması sanırım daha kolay olacaktır. Akşama doğru sular yükselince kazıklar 1-2m su altında kalacak ve ertesi sabah tekrar sular çekilince tamamı açığa çıkacaklardır. Buna benzer bir uygulama nehirlerde de görülebilir. Nehir boyunca nedense suyun üzerinde evler inşa etmeyi sevmiştir Thai halkı. Sanırım bunun sebeplerinden birisi böceklerden korunmak içindir.
Ve son kent olan Prachuap Khiri Khan benim daha önce ziyaret ettiğim bir kentti. 2 yıl önceki ziyaretimden beri çok fazla bozulmamış; hala tüm güzel doğasına karşı yerel yaşantının sürdüğü, çok fazla yabancının keşfetmediği bir kent. Kent iki adet hilal şeklindeki koylardan ve bu şekillerin devamı olan 4-5 tane adadan oluşuyor. Aynı Petchburi de olduğu gibi üzerinde maymun dolu bir tapınak olan bir tepe, bu şehirdeki iki koyun tam kesişim noktasında yer alıyor. Sanırım yarın sabah bu tepedeki tapınağa çıkıp şehrin iki tarafının da fotoğraflarını çekme şansımız olacak. Elif bu kente kadar hep aklı kanchanaburi de kalarak devam etmişti tura. İlk defa bu kentte ertesi gün için sabırsızlandığını gözlemledim. Sanırım ilk girişinde bile insanı büyüleyen bir şehirde yarın sabah fotoğraf çekmeye çıkacağız.
İlerisi için ilk hedefimiz Cumphon. Orası aslında şu bol bol parti yapılan adalara geçmek için Bangkok’a en yakın olan aktarma bölgesi. Genelde buraya adalara geçmek için tekne tutmak isteyen insanlar bir geceliğine gelirler. Cumphon’dan sonra Burma sınırına doğru yani batıya doğru dağlara tırmanmaya başlayacağız. Benim için yeni olan bu bölgede tahminimce en fazla 500-600 rakım göreceğimiz tatlı rampalardan oluşan bir parkurda 300km gittikten sonra puket, krabi gibi ünlü yerleşimlerin olduğu Taylandın turistik bölgelerine geçeceğiz.
Bu seferlik anlatabileceklerim bunlar. İnanın gün boyu şunu da yazmak gerek diye aklımıza çok fazla şey geliyor ama bisiklet üzerinde anılarını anlatmak sanırım farklı bir deneyim. Durup not alma şansı pek yok. Sadece yazarken o günü bir daha hayalinde canlandırıp kelimelere dökme şansın oluyor. Ve tekrar inanın bir süre sonra bu o kadar zor bir iş oluyor ki, daha dün gece nerede kaldığınızı, 4-5 saat önce hangi yollarda pedalladığınızı –her gün yer değiştirdiğiniz için olsa gerek- hatırlamakta zorlanıyorsunuz.
Sanırım tur bitiminde bu yazıları tekrar okumak benim için bir keyif olacak. Umarım sizde keyif alırsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder