2009-05-25

3 Ayutthaya


Kançhanaburi Ayutthaya arasındaki yol sıkıcı bir yoldu. Üstelik harita üzerindeki bir hesap hatası yüzünden kendi kişisel mesafe rekorumu bugün kırdım. 150Km civarı hesapladığım yol aslında 181km'miş. O zamana kadar en fazla sadece 110km mesafe yapmıştım. Şehre vardığımda ne kadar yorgun olduğumu tahmin edebilirsiniz. Yolda bir iki defa benzincide durup kıyafetlerim ve kaskımla suyun altına girdim. Hava oldukça bunaltıcıydı. En son dinlendiğim bir benzincide bir kamyon şoför benimle oldukça ilgilendi. Beni şehre kadar bırakma konusunda ısrar etse de kendi rekorumu kırma hırsım daha ağır bastı. Bugün bu sıkıcı yollarda kendimi zorlamak, daha sonra kuzey taylandın güzel doğasında keyifle hiçbir şeyi kaçırmadan gitmek istiyordum. Şoför kadın benimle birlikte fotoğraf çekildikten sonra kızı olduğundan bahsetti ve ısrarla beni tanıştırmak istedi. Telefonla kızını arayıp benimle konuşturduktan sonra şehre girince aramam ve onlarda kalmam için ısrar etti. Ne yazık ki şehre vardığımda çok yorgun olduğumdan bilmediğim bir yerdeki evi arayıp durmak istemediğimden bu nazik teklifi kabul edemeyecektim.

Şehir dört tarafında nehirlerle çevrelenmiş bir ada aslında. Şehre girmek için köprülerden geçmek zorundasınız. Ada-şehir ise iyi düzenlenmiş tapınak yerleşimleri ve yeşil alanları ile büyük bir park gibi aslında. Daha sonra bu dikdörtgen ada-şehir planını iki yerde daha göreceğim.
Otelime yerleşip bir duş alıyorum. Yoldayken bu anı sanki hiçbir zaman yaşayamayacakmışım gibi gelmişti. Biraz uzandıktan sonra dışarıda biraz yemek yiyorum, otelin yanındaki turizm acentasından bisikletle tapınakları gezebilmek için bir harita alıyorum. Akşam bu yorgunluğun üzerine bir bira içmek ve ertesi günü harita üzerinde planlamak kadar zevkli bir şey yoktur. Eğer yorgunsanız ve devam etmek istiyorsanız kendinizi bir gün önceden hazırlamak gibisi yoktur. Sabah kalkınca tura istekli ve hazır olursunuz.
Bu bira tam yorgunluğumu hissettirmişken arkadan birisi omzuma dokunuyor. İlk başta böyle bir ülkedeyken birisinin beni tanıyamayacağına emin oluşum karşımdaki kızı tanımamı geciktiriyor. Kançhanaburide beraber şelale gezisi yaptığımız kızmış meğer. Gülümsemeye ve onu gördüğüme mutlu olmaya çalışıyorum ama yorgunluğum buna engel oluyor. Bir anda kendimi suratsız bir mimar olarak buluyorum. Burada ki insanlardan öğreneceğim çok şey var anlaşılan: biraz gülümsemek. Yorgunken, stres altındayken biraz gülümsememe, kaba olma hakkını her zaman kendimde bulmuşumdur. Fakat bu tur boyunca insanların çok zor koşullarda bile, bir cenazede bile gülümsemelerini kaybetmediklerini görmek beni şaşırtmıştı. Turun sonunda bende sınıfı geçmiş olacağım ama suratsız mimarın seyahati bir iki hafta daha devam edecek. Sonra yavaş yavaş silinip kaybolacak.


Ertesi gün sabah kalkıyorum. En sevdiğim şeyi, kahvaltımı bulmak için bisikletimle şehri geziyorum. Kıçım hala acıyor. Bir şeyler atıştırıp şehirdeki bütün tapınakları geziyorum. Bir tanesinde kadın bir budist rahibe görüyorum. Nedense kaşlarının ve saçlarının olmaması ve beyaz kıyafeti bende ilk önce ömrünün son günlerini bu huzur dolu yerde geçirmek isteyen kemoterapi görmüş bir hasta olduğunu düşündürtüyor.  Sonra yavaş yavaş gerçeğin farkına varıyorum.
Bana yoldayken en fazla güven veren şey burada istediğim tapınakta kalabileceğim. Eğer yolu bitiremezsem ilk gördüğüm tapınakta çok hoş ağırlanabileceğimi biliyorum. Eğer bir kadınsanız tek sorun tapınakta bir kadın rahibenin olması şart. Aksi halda kalmanıza izin vermezlermiş. Ayrıca budist rahiplerin kadınlara dokunması yasakmış. Kız kardeşim bir kaç tanesi ile kol kola girip fotoğraf çektirmiş gerçi ama bu yasakların ne kadar esnek olduklarını bilmiyorum.

Akşam gün batımını seyretmek için tapınakların olduğu bir parka gidiyorum. Betminton oynayan bir grup kızı seyrediyorum. Bir süre sonra elimde bir raket onlara katılıyorum. Kızlardan birisi benimle biraz fazla ilgili gibi. Bu ilgili olan kız gideceklerken bana beklememi soyluyor ve yeleğini bende bırakıyor. Arkadaşlarını bırakıp geldiğinde hava iyice kararıyor. Bizden başka kimsenin kalmadığı parkta biraz sohbet ettikten ve birbirimizi daha iyi tanıdıktan sonra tapınaklara doğru yürüyüp karanlıkta kayboluyoruz.......

1 yorum: