2009-05-27

4 Phitsanulok

Kimden gezi

Phitsanulok'a trenle geliyorum. Trende yemekli vagonda birkaç bira içiyorum. Masasını paylaştığım thai adam da bol bol sigara ikram ediyorlar. Adam sigarasını bambu yaprağı gibi bir şeye sarıp içiyor. Bu da sigaraya değişik bir aroma veriyor. Bu tren hattını bilen bir arkadaşımın olması bana güven veriyor. Nitekim ineceğim istasyona gelmeden önce beni uyarıyor. Arkadaki yük vagonundan bisikletimi alıp yeni şehirde nerede olduğumu bulmaya çalışıyorum. Elimdeki şehir haritasının ölçeğine alışamadığımdan Gh olduğu yeri geçip askeri alana giriyorum. Askerlerin şaşkınlığı, benim onlara haritada bir şeyler sormaya çalışışım görülmeye değerdi. Aynı yolu geri donuyorum. GH nin olmasını düşündüğüm yerdeki bir bara guesthousenin adını soruyorum. Çıkan üç kız Gh yi tarif etmek yerine kollarımı ve bacaklarımı ellemeye başlıyorlar. Onlarla fazla vakit kaybetmeden kendi çabalarımla guesthouseu buluyorum. Anladığım kadarıyla bu sezonda kapalıymış. Benim için bir oda ayarlıyorlar. Ve gezimin en ucuz ve en unutulmaz konaklama yerinde böylece varmış oluyorum. Bana verdikleri oda büyük bir bahçenin içerisindeki yan yana dizili ahşap kulübelerden birisi. Kulübenin kapılarında ahşap ağırlılardan yapılmış bir mekanizma kapıların kendiliğinden kapanmasını sağlıyor. Böylece içeriye biraz daha az sivrisinek gireceğini düşünmüş olmalılar. Tuvaletim ve banyomda odanın dışına yapılmış bir ahşap bölme. Bu bölümde ise duş alırken gökyüzünü izleme şansınız var. Çünkü tavan ve duvarlar yarım bırakılmışlar. Odamın giriş ve banyo kısımlarında ise birer tane bir buçuk metre yüksekliğinde toprak testi duruyor. Benim odam gibi yan yana dizili diğer odalar ve bahçedeki güzel bitkiler burasını benim için unutulmaz yaptı.
Eşyalarımı bırakıp biraz daha bira içmeye dışarıya çıkıyorum. Barda tanıştığım bir almanla bol bira içip bol bol sohbet ediyoruz. Barda ilginç bir tuvalet tasarımı var. Sadece işeyebileceğiniz bu tuvalet mutfağın ortasında zeminden çıkan bir boru ve bu borunun tepesine sıkıştırılmış bir huniden ibaret. Açıkçası o kadar biranın üzerine bir sanat eseri gibi duruyordu. Sohbetimiz devam ederken yağmur başlıyor. Burada yağmur başlamadan önce enteresan bir rüzgar başlar. Bu rüzgarı hissettikten sonra en fazla beş dakikanız vardır. Eğer bir yere saklanabilirseniz kuru kalabilirsiniz. Saklanamazsanız sırılsıklam oldunuz demektir. Yağmurun dinmeyeceğini anlayınca bisiklete atlayıp beş dakika uzaklıktaki odama geliyorum ve yolda sırılsıklam oluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder