2009-06-07

11 Chiang Rai


Kimden gezi


Sabah kalktığımda hala bitkin vaziyetteydim. Bisikletle daha 30-40 km yapmamışken bir nehre varıyorum. Burası iyi bir yemek molası için keyifli görünüyor. Bir iskeleden yolan kalan kısmını botla tamamlayabileceğimi öğreniyorum. Hemen bilet alıp bir saat kadar oyalanıp bir şeyler yiyorum. Bot yolculuğunda ben ve bir çift haricinde kimse yok. Yolculuk uzun sürüyor. 2-3 saat kadar yağmurun altında gidiyoruz. Rüzgar hepimizi üşütüyor. İndiğimizde ise hemen birisi gelip otel tanıtımı yapıyor. Fotoğraflarda çok güzel görünen yerin fiyatı da çok uygun. Ülkedeki en ucuz ikinci otelimi bu şekilde buluyorum. Otele ulaşınca fotoğraftakinden çok daha güzel bir yer ile karşılaşıyorum. Görünüşe göre Birkaç günümü burada geçireceğim. Burada Tayland da en çok görmek istediğim tapınak var. Beyaz tapınak edikleri bu yer bisiklet mesafesinde. Ertesi gün oraya gitmek istiyorum. Şehirde biraz yemek turu yapıyorum. Hayatımda gördüğüm en güzel pazar yerleri burada yer alıyor. İnsanların arasında dolanıp bir şeyler yemek yeni insanlarla tanışmak, onların geleneklerini anlamaya çalışmak bu gezi boyunca en çok keyif aldığım şeylerden. Gittiğim her şehirde yeni geleneklerle, yeni yemeklerle tanışıyorum.


Beyaz tapınak: Sürprizlerle dolu bir tapınak. Wat Rung Khun.


Beyaz Tapınak: giriş havuzu

Dışarıdan fotoğraflarını çekebildiğim tapınağın ne kadar etkileyici olduğunu sizde kabul edeceksinizdir. Hava biraz yağışlı olduğundan çok fazla fotoğraf çekemedim. Son derece sade ve tamamen beyaz olan tapınak önden bakıldığı zaman muhteşemdir. Fakat biraz yanlara doğru giderseniz bu etki kaybolacaktır. İki boyutlu tasarlanmış olan tapınak sanki dantel desenleri birbiriniz üzerine koyuyormuşsunuz gibi bir his yaratmaktadır.

Tapınağa girmeden önce tapınağın müzesi denebilecek bir sergiye gittim. Burada tapınağı yapan sanatçının eserleri sergileniyor. Tapınağın yapım aşamasında olduğunu söylemem gerek. Çünkü her ne kadar dışarıdan bitmiş gibi görünse de, sanatçı tapınağın içinde çalışmasına devam etmekteydi.
Sanatçının işleri bizim kültürümüz için biraz fazla sıra dışıydı. Resimlerin neredeyse tamamı Budizm ve doğu kültürü ile alakalıydı fakat bazılarında çok yeni göstergeler kullanılmıştı. Mesela bir resimde dünya uzayda bir top gibi resmedilmiş ve etrafına çeşitli uydular yapılmıştı. İki üç tane ama oldukça büyük yapılmış olan bu uyduların uçları penis şeklinde yapılmıştı. Dünyaya çarpan bir meteor var ki buna biraz dikkat edersek bununda bir sperm olduğunu fark ederiz. Ve uzayda milyonlarca sperm yani meteor daha resmedilmiş. 90ların ortalarında yapılmış olan resimde sanatçı dünyayı anne karnında döllenmeyi bekleyen bir yumurtaya, uzayı döl yatağına ve spermleri de çeşitli gök cisimlerine benzetmiş. Dünyaya çarpacak olan ilk meteor yani yumurtayı dölleyecek olan ilk sperm, yeni bir başlangıcın sebebi olacakken, dünyamız içinde bir felaket olacaktır. Bu fevkalade buluşmayı sağlayan spermler ise penislerden yani dünyanın etrafındaki uydulardan yani teknolojinin en yeni ürünlerinden geleceklerdir. Yani anlayacağınız sanatçı resminde teknolojinin yaratacağı bir sonun aslında bir başlangıç olacağını anlatmaya çalışmıştır.

Giriş havuzundaki eller.

Sanatçının bir başka başarısı da kral ile tanışmasıdır. Aralarının söylendiği kadar samimi olmadığını anlamak kolay, çünkü yan yana bulundukları bir iki fotoğraf hep aynı mekanda çekilmişti, yani sanatçı ile kral sadece bir defa bir araya gelmişlerdi. Ayrıca fotoğraflarda sanatçı son derece gergin ve resmi görünüyordu. Bir sanatçıdan çok bir asker gibiydi. Yani daha önce bir kralla aynı mekanda bulunmamış olmalı. Fakat her şeye rağmen sanatçının krala tamamıyla yağ çekmek için yapmış olduğu belli olan bir resim tanışmalarına sebep olmuş olmalı. Fotoğraflarda da görünen kendiside sergide bulunan resim ise şöyle: Kral bir tanrı olarak resmedilmiş. Bulutların üzerinde yarı ejderha yarı insan bir yaratık kralı taşıyor ve kralda halka değişik çiçekler ve mutluluk dağıtıyor. Fazla söze gerek yok sanırım. Resmin kralı nasılda yücelttiği anlaşılmıştır. 




Beyaz tapınak önden görünüş.

Sanatçımızı biraz tanıdıktan sonra tapınağın henüz yapım aşamasındaki içe mekanına geçebiliriz. Mekan dikdörtgen şeklindeydi. Ve tüm duvarlarında resimler yer alacak şekilde tasarlanmıştı. Yan duvarlardaki resimler hala yapım aşamasındaydı fakat giriş kapısının bulunduğu duvardaki resim ve karşı duvarda budanın bulunduğu duvardaki resim tamamlanmıştı.
Karşı duvarda bir tanrı resmi yer alıyordu. Sarı tonlarda yaldızlı bir boya ile yapılmış olan, 8m eninde ve 12 m yüksekliğindeki bir duvarda yer alan çok az kontrasta sahip bu resimim önünde 4m yüksekliğinde bir kaide ve bu kaidenin üzerinde de bir gümüş yaldızlı renklerde tanrısal bir figür yer alıyordu. Her şeyin en önünde de normal bir insan boyutlarında balmumundan bir Budist rahip yer alıyordu. Muhtemelen zamanında yaşamış önemli rahiplerden birisinin kopyası olan bu rahip tapınağın merkezi yada odağı gibiydi. Yani rahibin önünde diz çökecek olursanız rahipten biraz daha büyük olan ve arkasında yer alan tanrı figürü, sonra onunda arkasında yer alan ve biraz daha büyük olan resimdeki tanrı figürü bir perspektif oluşturmaktaydı. BU sanki en büyük olan tanrıdan en ufak olana doğru bir gidiş yanda tanrının enerjisini odakladığı bir Budist rahip izlenimi oluşturuyordu. Daha sonra “Ankor Wat” tada benzer birkaç düzenleme görecektim. Çok benzer şekilde arka arkaya sıralanmış heykeller ufaktan büyüye doğru gidiyor ve siz en önde sunak kısmında yani hediyelerin ve yemeklerin sunulduğu kısımda bulunduğunuzda en öndeki figürün arkasındaki tanrısal figürleri de görebiliyorsunuz. Burada asıl önemli nokta en önemsenen figürün yani önünde ibadet edilen figürün tüm enerjinin odağındaki en ufak figür olması.
Giriş kapısının olduğu duvarda ise tek bir resim yer alıyor. Çok karışık sayılacak bu resimde en tepede bir tanrı, ve bu tanrının altında bir kaosa doğru gitmekte olan insanların dünyası anlatılmış. İnsanlar dünyasının karmaşasının anlatan resmin bir bölümünde Newyork’ta bir zamanlar bulunan ikiz kulelere ikinci uçağın çarpma ana gösterilmiş. İlk uçağın çarptığı kulenin tepesinde iki kafalı bir yaratık çizilmiş. Diğer kulede ise bir benzin pompasının hortumu yılan gibi kuleye sarılmış ve pompanın ağzından damlayan bir iki damla benzin bir kaç tane yaratığı beslemekte. Anlam veremediğim bir başka figürde; bir canavarın ağzının içerisine yerleştirilmiş farları açık bir taksiydi. Ve resmin bir başka bölümünde de bir canavar dünyayı yemeğe çalışırken yanından uçup giden Süpermen’in çaresizliği gösterilmiş.
Resmin diğer tarafında da bir füzenin üzerinde matrix filmindeki esas karakter duruyor. Bir başka bölümde ise bir canavarın ağzının içerisinde bir fahişenin memesini ısıran bir adam şehvetle gösterilmiş, fahişe ise sigarasını içmekte. Gene bir canavar ağzının içerisinde testere filmindeki kukla kafası yerleştirilmiş. Bir boynuza geçirilmiş kol saati, bir canavarın elindeki Nokia marka cep telefonu, birkaç converse ayakkabı, birçok uzay gemisi, füze, çeşitli yıldız savaşları figürleri, robotlar resmin çeşitli yerlerinde yer alıyorlar.

Resim şaşırtıcı derecede anlamsızdı. Fakat bir tapınağın içerisinde yer alması ve bizde tabu olarak sayılacak çıplaklık yada çeşitli öfke ve şehvet anlarının bir şey anlatacak biçimde resmedilmiş olması Budizmin ne kadar hoşgörülü olduğunu ve sansür anlayışından ne kadar uzak kaldığını açıklayacaktır. Tamamen kafa karışıklığı içerisinde tapınağı terk ediyorum. Eğer yolunuz düşerse bu şiir gibi tapınağı ve resmin bitmiş halini mutlaka görmelisiniz.

9 yorum:

  1. Harikasınız,
    Takipteyiz...

    Fotoğraflarınız muhteşem... Gezdiğiniz coğrafyada çok güzel. Ayaklarınız sağlık...

    YanıtlaSil
  2. harikasın Evrim
    aslında daha fazla övgü hakediyorsun ama izninle ben kıskançlıktan çatlamakla meşgulüm :))

    YanıtlaSil
  3. Tesekkurler Evrim,
    Guzel bir gorsel solen oluyor bu blokta resimleri izlemek.Sanırim biraz daha islemek gerekli bloku.Yazılarınlada beslersen cok harika olacak.Bu durumda album gibi.

    YanıtlaSil
  4. evrim harika bir gezi yapmışsın,içim gitti fotoğraflara baktıkça.
    pedallarına sağlık,tüm gezilerin bu şekilde kazasız belasız bol keyifli geçmesini dilerim.

    nedret günaydın.

    YanıtlaSil
  5. Supeeeeeeeeeeeeeer....ellerine ayaklarina saglik,seni izlemeye devam.....

    YanıtlaSil
  6. Dostum gezdiğin yerler ve fotoğraflar harika.Cesaretine hayranım.

    Fotoğraflarda gördüğümüz yapılar, yemekler ve coğrafya ile ilgili yazılarını da bekliyoruz.

    Dikiz aynana bak! Takipteyiz :)

    YanıtlaSil
  7. kanka helal olsun valla bogazda turlarken nereden nereye :)
    helal olsun valla herşey iyi guzelde şu yemek olayı işi bozuyor ya nasıl yiyorsun o yemekleri :S

    YanıtlaSil
  8. büyük cesaret,büyük macera,kıskandım kutlarım.
    sedat özenci-ankara

    YanıtlaSil
  9. ingilizce bilmek şartmı tayland da hepsi anlıyorlar mı dil bilmeden gitmek nasıl olur oralara

    YanıtlaSil